İki çizgi arasında
Müjde Işıl – Selman Nacar, ilk uzun metrajı “İki Şafak Arasında”da ailesinin çıkarları ile kendi vicdanı arasında kalan bir gencin gelgitlerini anlatmıştı. Yeni filmi “Tereddüt Çizgisi” pek çok açıdan “İki Şafak Arasında” ile aynı yolu takip ediyor. Nacar’ın odağında yine ‘arada kalmak’, vicdan muhasebesi ve adalet arayışı var.
Filmin başkahramanı Canan’ın annesinin beyin ölümü gerçekleşmiş ve vasiyeti gereği organ bağışı yapılması gerekiyor. Canan buna taraftar değil, annesinin kaybını kabullenemiyor çünkü. Bir yandan da cinayetle suçlanan müvekkilinin karar duruşması var. Onu kurtarmaya çalışıyor. Ama bir noktadan sonra her şey yokuş aşağı gitmeye başlıyor.
Güçlü-güçsüz dengesi
“İki Şafak Arasında” ile “Tereddüt Çizgisi” arasında çok benzerlik var demiştik. İki film de Nacar’ın memleketi Uşak’ta geçiyor. İki filmde de hikâye bir gün içinde yaşanıyor. İki film de tek planlar ağırlıklı ve tarz olarak gerilime yakın duruyor. Aynı zamanda birbirini tamamlayan iki film söz konusu. “İki Şafak Arasında”da göremediğimiz mahkeme safhası, yeni filmin omurgası.
İki film arasında başlıca farklılık ise ana karakterin konumu. Yurt dışında eğitim gördüğü özellikle vurgulanan Canan, tek başına hayatını idame ettiren bir kadın. Hayata, hatta ailesine karşı bile gardını düşürmemeye çalışıyor. Erkeklerin çoğunluk olduğu bir meslek ortamında ve taşrada ‘avukat hanım’ olarak sözünü dinletmeyi, geri adım atmamayı hedefliyor. Bunu da duygularını gizleyen yüz ifadesi ve herkese karşı mesafeli duruşuyla sağlıyor. “İki Şafak Arasında”da yan karakterlere bölüştürülen sorunlar ve sorgulamalar “Tereddüt Çizgisi”nde Canan üzerinde toplanıyor.
İsminin anlamını öğrendiğimizde yüreğimizi daha da yaralayan “Tereddüt Çizgisi” adalet kavramının temelini ilk film gibi güçlü ile güçsüz arasındaki dengeye bağlıyor. Güçlünün her şeye hâkim olduğu, garibanın kendine sunulan seçenekler arasından daha az kötü olana göre seçim yapabildiği bir sistemde yol almanın imkânsızlığına vurgu yapıyor. Çürümüşlüğü sembolize eden tavan çökme sahnesi kadar tüm mahkeme sahneleri bu gerilimi yansıtmakta çok başarılı. Filmin ikna sorunu yaşattığı bazı bölümler de var. Finali gibi… Ondan önce ise Canan’ın müvekkili için neden bunca şeyi göze aldığı konusunda soru işaretleri çoğalıyor. Sadece hırs, idealizm ya da merhametle özetlenemeyecek kadar keskin bir durum var ortada çünkü.
Canan’ı canlandıran Tülin Özen’in ödüllü oyunculuğu, filmin etkisini iyice yükseltiyor. O kadar ki, sanki Özen senaryodaki karakterin üzerine kendinden çok şey katmış gibi farklı bir özdeşleşmeyle, ruhla oynuyor.